Hukukun
evrensel ilkelerine saygı duymak hukuk devleti olmanın gereğidir. Kazanılmış
haklara saygı ilkesi de hukukun genel ilkeleri ve hukuk devleti tanımının içerisinde yer alır. Bu ilkenin temel amacı
bireylerin hukuk güvenliğini sağlamaktır. Ülkemizde bulunan üst yargı
mercilerince bu durum her zaman göz önünde bulundurulmuş, içtihatlarca kesin
hale getirilmiştir. Bu ilke anayasal bir ilke olarak, Anayasanın 2’nci
maddesinde yer almakta olup Anayasa Mahkemesince, “her eylem ve işlemi hukuka
uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da
bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden
uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlet” şeklinde tanımlanmaktadır.
Kazanılmış hak, yargı kararlarında ve doktrinde, hangi durumlarda kazanılmış
hak oluştuğundan ve oluşmadığından hareketle tanımlanmaya çalışılmış, yargı
kararlarında daha çok uyuşmazlığın çözümüne yönelik unsurların öne
çıkartılmasıyla işlenmiştir. Hukukun genel ilkelerinden olan, hukuki güven ve
istikrar ilkeleri ile yasa ve idari işlemlerin kural olarak geriye yürümezliği
ilkesi ve bu ilkelerle doğrudan bağlantılı olan kazanılmış haklara saygı ilkesi
hukuk devletinin temel unsurları arasında yer alırlar.
Kazanılmış hak,Danıştay’ın bir çok kararında yer almakla birlikte; “objektif bir hukuk kuralının ilgili kişi hakkında uygulanması veya kendiliğinden uygulanacak hale gelmesi, böylece objektif ve genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönüşmesi” olarak ifade edilmiştir. Danıştay Onuncu Dairesi bir kararında “kazanılmış hak, bir hak sağlamaya elverişli nesnel kuralların bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın korunması anlamında kabul edilebileceğinden, başka bir deyişle kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni düzenlemeden önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olmasına bağlı olduğunu” ifade etmiştir. Bahsi geçen hukuki güvenlik ilkesine uygun davranılmasının gerekliliği Danıştay Kararlarınca da sabittir. Bunun bir sebebi Yüksek mahkemeler tarafından kazanılmış hakların sınırlarının kesin bir şekilde çizilmemiş olmasıdır. İş bu durumda her olayın şartları ayrı ayrı değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinden hukuki güvenlik ilkesi büyük bir öneme haizdir. Keza kavramın tanımı da bizi bu ilkeye götürmektedir. Anayasa Mahkemesine göre de: “hukuk güvenliğini sağlamakla yükümlü olan hukuk devletinde genel olarak yasa kuralları, yürürlüğe girmelerinden sonraki olaylara uygulanırlar ve yeni çıkarılan yasada bir açıklık yoksa, önceden yürürlükte olan yasa hükümlerine göre sonuçlanmış durumlarla kazanılmış haklara dokunmazlar. Hak kaybına neden olmaksızın yeni olanaklar getiren yasal düzenlemelerin ise geçmişe yönelik kurallar içermesine hukuksal bir engel bulunmamaktadır. Yapılacak düzenlemeyle eski durumların da tasfiye edilmesi istenirse, yine yeni statüye açık hükümler konulması gerekmektedir”.( Anayasa Mahkemesinin 20.7.2000 tarih ve Esas: 2000/16, Karar: 2000/17 sayılı kararı.) Kısaca Anayasa Mahkemesi geriye yürüme olarak nitelendirilemeyen bir düzenlemenin hukuksal güvenlik ve kazanılmış hakları ihlal etmediği belirtilmektedir.
Av.Bilge AKBAYRAK
KAYNAKCA
DANIŞTAY DERGİSİ ,YIL : 39 SAYI : 120 2009
Ender Ethem Atay, İdare Hukuku, Ankara, 2018